SE

SEVGİ ALBAYRAK

SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİR

 

ANA SAYFA | HAKKIMDA | HİZMETLERİMİZ | MAKALELERİM | DÖKÜMANLAR | EXCELL PROGRAMLARI| PRATİK BİLGİLER | İLETİŞİM

 

ÖNEMLİ SORULAR VE CEVAPLARI

1 - İşe girerken alınan istifa geçerli midir?

     Bir kurumsal şirkette çalışıyorum, 23/12/2005 tarihinde eğitim sürem başladı, 1 ay eğitim süresi verdiler. Fakat sigortamı 14/02/2006 tarihinde başlattılar. Eğitim süremin yarısında bana istifa imzalattılar ve tarih attırmadılar neden olarak "askerlik" dediler, öğrenci belgenizi getirin problem olmaz sadece "prosedür" dediler. Daha önce sigortalı bir iş tecrübem olmadığından istifamı yazdım ve imzaladım. Sonradan öğrendim ki bu istifanın amacı ihbar ve kıdem tazminatı ödememek için yazdırılmış. Bugün itibariyle bu şirkette (eğitim süresi dahil) 2 yılım dolmuştur. Bana yazdırılan bu istifanın hükmü var mıdır ve kıdem ve ihbar tazminatımı alabilir miyim? Yardımcı olabilirseniz çok sevinirim. N. K.

Sevgili okurumuz, öncelikle belirtmek gerekir ki bu tür bir şirketin "kurumsal" şirket olduğu tartışılır. Kurumsal şirket olmanın belki de ilk koşulu insana ve emeğe saygılı olmaktır. Eğitim de olsa, şirkette çalışmaya başladığınız tarih itibariyle SSK bildiriminizin yapılması gerekirdi.

İşveren tarafından işçi işe başlatılırken veya işe devamı sırasında alınmış istifa dilekçesi ve ibranamelerin herhangi bir geçerliliği olmayacaktır. İşçinin gerek idari makamlar nezdinde yaptığı başvurularda ve gerekse de yargılama sürecinde bu yönde bir beyanda bulunması ve bunu ispatlaması halinde işe başlarken alınan istifa dilekçesi geçersiz sayılacaktır.

Kıdem ve ihbar tazminatını gerektirecek bir şekilde iş sözleşmesinin sona ermesi halinde bu yönde haklarınızı alabilmeniz mümkündür.

Buna ilişkin olarak aşağıya alınan Yargıtay kararlarından da anlaşılacağı üzere, bu şekildeki iddianın işçi tarafından kanıtlanması durumunda hizmet akdinin davalı işveren tarafından davacıyı işten çıkarmak maksadıyla feshedildiğine karar verilmektedir.

Yargıtay 9. HD; E: 2001/312; K: 2001/3440; Tarih: 26.02.2001

İstifa dilekçesinin daktilo ile düzenlendiği, sadece tarih ve davacının ad ve soyadının el yazısı ile yazıldığı görülmektedir. Tanık anlatımlarından da işverenin işyerinde çalışan her işçiden işe girmeden önce istifa dilekçesi aldığı anlaşıldığından, işçinin işyerinden istifa etmek suretiyle ayrılmadığı, hizmet akdinin davalı işveren tarafından davacıyı işten çıkarmak maksadıyla feshedildiği sonucu çıkmaktadır. Bu sebeple tazminat isteklerinin reddi hatalıdır.

Yargıtay 9. HD; E: 2000/13464; K: 2000/18865; Tarih: 13.12.2000

İş aktinin beyaz imzalı kağıt doldurularak istifa etmiş gibi gösterilmesi şeklinde feshedildiği iddiasına karşı tanık dinlenmeli ve tanıkların beyanları değerlendirilerek kıdem ve kötüniyet tazminatının haklı olup olmadığı belirlenmelidir

2 - İşçi ücretlerinde indirim yapılabilir mi?

      Üyemiz B.Y. diyor ki, SSK'lı çalışan işçinin ücretinde özel bir anlaşma ile indirim yapılabilir mi? Sorumluluk durumu nedir?

Ücret, işçinin ekonomik varlığının temelini meydana getiren, devamını mümkün kılan, kendi ve aile fertlerinin geçimini, fiziki, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını sağlayan, çok kere tek geliridir.

Zaman zaman ekonomik veya diğer bir nedenle işçi ücretlerinde düşürme yapıldığı görülmektedir. Esasen, işçinin rızası olmadan ücretinde herhangi bir düşüş azaltma söz konusu olamaz. Şüphesiz, işçi ve işveren her zaman yeni bir sözleşme düzenleyerek ücreti değiştirebileceklerdir. Yani, taraflar aralarında anlaşarak yeni bir ücret belirlemişlerse ve işçi de bunu kabul etmişse o zaman ücretteki düşüş geçerli olacaktır. Aksine, işveren tek taraflı olarak işçinin ücretinde düşüş yapamayacaktır. Yapsa dahi, bu değişiklik işçiyi bağlayıcı olmayacaktır.

4857 sayılı İş Kanunu'nun 62. maddesine göre; "Her türlü işte uygulanmakta olan çalışma sürelerinin yasal olarak daha aşağı sınırlara indirilmesi veya işverene düşen yasal bir yükümlülüğün yerine getirilmesi nedeniyle ya da bu kanun hükümlerinden herhangi birinin uygulanması sonucuna dayanılarak işçi ücretlerinden her ne şekilde olursa olsun eksiltme yapılamaz." Bu şekilde işçi ücretinde azaltma yapılmasının herhangi bir müeyyidesi yoktur.

Ancak, işçi, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 24/II-e maddesinin "İşveren tarafından işçinin ücreti kanun hükümleri veya sözleşme şartlarına uygun olarak hesap edilmez veya ödenmezse" hükmü gereği haklı nedenle derhal fesih hakkını kullanıp iş sözleşmesini sona erdirebilecek ve yasal haklarını işverenden talep edebilecektir.

Kullanılmayan yıllık izin ücreti ödenebilir mi?

3 yıldır yıllık izin kullanmıyorum. Bunun parasını almak istiyorum. Bu para en son aldığım maaştan mı ödenir, yoksa o dönemin maaşından mı? Volkan Kurbanoğlu.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, kullanılmayan izin ücretinin ödenmesi sadece iş sözleşmesi feshedilen işçiler için geçerlidir. İş sözleşmesi devam eden işçilere kullanmadığı izinlerin ücretinin ödenmesi mümkün değildir.

4857 sayılı İş Kanunu'nun 59. maddesi, iş sözleşmesinin, herhangi bir nedenle sona ermesi halinde işçinin hak kazanıp da kullanmadığı yıllık izin sürelerine ait ücretinin, sözleşmenin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden kendisine veya hak sahiplerine ödeneceğini hüküm altına almıştır. Bu ücrete ilişkin zamanaşımı iş sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren başlayacaktır.

İş Kanunu'nda, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde işçinin hak kazanıp da kullanmadığı yıllık izin sürelerine ait ücretin, sözleşmenin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden kendisine veya hak sahiplerine ödenmesi gerektiği belirtilmiştir. İşçinin, işten ayrılış şekli önemli değildir. İster istifa etsin, isterse de işveren tarafından işten çıkarılsın iş sözleşmesi sona erdiğinde kullanılmayan yıllık izinlerin ücretinin işçiye ödenmesi gerekmektedir. www.muhasebenet.net

Aynı kanunun 103. maddesine göre, 59'uncu maddedeki hak edilmiş izni kullanmadan iş sözleşmesinin sona ermesi halinde bu izne ait ücreti ödemeyen işveren veya işveren vekiline bu durumda olan her işçi için 2008 yılında 179 YTL para cezası uygulanacaktır.

3 - SSK ve Bağ-Kur emeklisinin aylığına haciz konulabilir mi?

Babam son Bağ-Kur affından faydalanarak banka kredisi alarak emekli oldu. Maaşının bir kısmı banka kredisine 5 yıl süre ile kesilmeye devam edecek. Bununla ilgili bir sorunumuz yok. 6-7 ay önce geriye kalan emekli aylığından haberimiz olmadan SSK icra yoluyla babamın inşaat işleriyle uğraştığı dönemden çıkan inşaat sigorta primi sebebiyle her ay 190.-YTL. olmak üzere kesiliyor. Babamın Bağ-Kur' dan almakta olduğu emekli maaşı her ne sebeple olursa olsun icra sebebiyle kesilebilir mi? (T.M.-İSTANBUL)
 

Sayın MUTLU, mevcut yasalar çerçevesinde ve Sosyal Güvenlik Reformu yürürlüğe girdikten sonra "Emeklilerin aylıklarına haciz" konusunu açıklamış olalım.

SSK ve Bağ-Kur'da Haciz Uygulaması Nedir?

Halen yürürlükte bulunan yasalara göre SSK ve Bağ-Kur emeklileri ile 506 sayılı yasanın geçici 20'nci maddesi kapsamında bulunan özel banka ve borsa emekli sandıkları emeklilerinin aylıklarının haciz edilemeyeceği Yasal olarak güvence altına alınmıştır.

Sosyal Sigortalar Yasası'nın 121 inci maddesi gereğince; SSK'nın ödediği aylıklar ve sağlanacak yardımlara, nafaka borçları ile SSK'nın kendi alacakları dışında (yanlış ve yersiz ödendiği anlaşılan her türlü gelir, aylık ve sigorta yardımları hariç tutulmuştur. Bu durumda bu tür ödemeler, ilgililerin sonraki her çeşit istihkaklarından kesilmek suretiyle geri alınır.) haciz konulamayacağı gibi bir başkasına da devir ve temlik edilemez.

Bağ-Kur Yasası'nın 67'nci maddesi gereğince; Bağ-Kur tarafından bağlanan aylıklara da nafaka borçları dışında, haciz konulamayacağı gibi bir başkasına da devir ve temlik edilemeyeceği hüküm olunmuştur. (Ancak, sigortalılara veya hak sahibi kimselerine Bağ-Kur tarafından yersiz ödendiği anlaşılan her türlü aylık yardımlar hariç tutulmuştur. Bu durumda bu tür ödemeler, ilgililerin sonraki her çeşit istihkaklarından kesilmek suretiyle geri alınır.)

Memurların Aylıklarına Haciz Konulabilir mi?

5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu'nda memur ve kamu görevlilerinin emekli aylıklarına haciz konulamayacağı yönünde Yasal bir düzenleme bulunmaması nedeniyle, T.C. Emekli Sandığı emeklisinin emekli aylığına haciz konulabilmektedir.

Emekli Aylığına Haciz İşleminden Nasıl Kurtulabilirsiniz?

SSK, Özel Banka-Borsa, Bağ-Kur emeklilerinin aylıklarına alacaklılar tarafından haciz istenebilmektedir. Bu durumda emekli buna rıza göstermeyip yedi günlük Yasal süre içerisinde itiraz ederse Yasadan kaynaklanan emekli aylıklarının haciz edilemeyeceği yönündeki hüküm uyarınca haciz kaldırılmaktadır.

Ancak emekli itiraz etmeyip yapılan haciz işlemine rıza gösterirse haciz devam ettirilerek emekli aylığına haciz konulabilmektedir. Bu durumla ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2004/12-202 Esas, 2004/196 Karar ve 31.03.2004 tarihli kararına göre emeklinin itiraz süresi içinde itiraz etmezse haciz işlemi geçerli olacağı hüküm olunmuştur.

Sayın MUTLU, babanızın yaptırmış olduğu inşaat nedeniyle ödemediği prim borçlarını tahsil etmek üzere SSK' nın haciz işlemine babanızın yasal süre zarfında itiraz etmemesi nedeniyle haciz işlemi geçerlidir.

Bu durumda 7 günlük itiraz süresini geçirmiş olmanız nedeniyle babanızın haciz bildirisini tebliğ ettiği tarihten itibaren bir yıl içinde Genel Mahkemelerde "Menfi Tespit Davası" açma hakkı mevcuttur. -Ancak bu davada maaşım yasal olarak haciz edilemez yerine haklılığını(borçsuzluğunu) ispat etmesi gerekecektir.

Sosyal Güvenlik Reformundan Sonra Emekli Aylıklarına Haciz Yolu açılıyor mu?

Sayın MUTLU sorunuzda belirttiğiniz üzere 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası'nın kamu oyuna açıklanan haliyle (Sosyal Güvenlik Reformu) emeklilerin aylıklarına haciz getirilemez kuralını kaldırmış bulunuyor. -Reform bu haliyle yürürlüğe girerse alacaklıların emeklileri aylıklarına haciz koydurabilmesinin de önü açılmış oluyor...

4 - İşyeri kira sözleşmesinin damga vergisi verilirmi? 

Annemin işyeri kira gelirleri üzerinden yapılan vergi tevkifatı, beyan edilen gelir üzerinden hesaplanan vergiden fazla olduğu için vergi dairesinden iade talebinde bulunduğunda, vergi dairesi yetkilileri kira sözleşme örnekleri ile damga vergisi beyannamesi verilip verilmediğini sordular.
Kiracı ile yapılan sözleşmeler eski tarihleri taşımakta olup, sözleşme zamanında damga pulları yapıştırılmıştı. Vergi dairesi pulla ödenen eski damga vergisinin anlamı olmadığını ve yılla (2006 Yılı) ilgili damga vergisi beyannamesi verilip verilmediğini ve verilmişse ödemesinin yapılıp yapılmadığını sordu.
Böyle bir işlem yapmadığımızı söyleyince cezalı ve gecikme faizli tarhiyat yaparak ödenmesini istediler. Bizde ödenecek vergi iadesinden mahsup yolu ile tahsilini istedik. Kestikleri vergi ve ceza ile gecikme faizini iade edecekleri vergiden kestikten sonra kalan kısmı iade ettiler.
Bu durumda söz konusu kira sözleşmeleri için her yıl damga vergisi beyannamesi vermemiz gerekip gerekmediği ve beyannamenin hangi değerler üzerinden verileceği konusunda bizi aydınlatırsanız mutlu oluruz.
O...Y....

Bir kağıdın damga vergisine tabi tutulabilmesi için, bu kağıdın bir hususu ispat veya belli etmek amacıyla ibraz edilebilecek şekilde yazılıp imzalanması ve Damga Vergisi Kanununa ekli (1) sayılı Tabloda yer alması gerekiyor.
Gelir vergisinden muaf esnaf, muaf serbest meslek erbabı ve basit usulde vergilendirilen mükellefler tarafından işyeri olarak kullanılmak üzere kiralanan ve iktisadi işletmelere dahil olmayan taşınmazlar hariç, işyeri kiralamaları ile ilgili kira sözleşmeleri Damga Vergisi Kanununa ekli (1) sayılı Tablonun I/1-c maddesine göre binde 1,5 oranında damga vergisine tabi.
Herhangi bir hususu ispat veya belli edebilecek nitelikteki bir kağıtta hiçbir değişiklik yapılmaksızın sürenin uzatılması da damga vergisine tabidir. Ancak, Maliyenin 1972 yılında vermiş olduğu bir özelgeye göre, sözleşme metninde yer alan ve süre bitiminde, kendiliğinden uzama sonucu doğuran hükme istinaden sözleşme hükümlerinin devam etmesi halinde, yeni bir sözleşme düzenlenmediğinden veya süre uzatılmasına dair kağıt üzerine şerh verilmediğinden ve dolayısıyla damga vergini doğuran olay meydana gelmediğinden, damga vergisine tabi tutulmaması gerekir.
Buna göre, kira sözleşmesinin her yıl damga vergisine tabi tutulmaması gerektiğini düşünüyorum. Ancak, sizin olayınız biraz farklı.
Gayrimenkul sermaye iradına ilişkin vergi iadesi taleplerinde, gayrimenkul sermaye iradına ilişkin olarak kira kontratının ibraz edilmesi gerekiyor. Kira kontratının süresi, sözleşme metninde yer alan ve süre bitiminde, kendiliğinden uzama sonucu doğuran hükme istinaden uzamış olsa da ibraz ettiğiniz sözleşmedeki kira tutarı 2006 yılı kira tutarını kapsamadığından, vergi dairesince ilgili yıla ilişkin damga vergini beyan edip ödenmeniz istendiğini düşünüyorum.
Bu bağlamda, vergi iadesi için kira sözleşmesini her ibraz ettiğinizde o yıla ilişkin damga vergisinin ödenmiş olması gerekecek.
Damga vergisi, kira sözleşmesinin süresine göre kira bedeli üzerinden ödenir. Sözleşme beş yıllık yapılmış ise damga vergisi beş yıllık kira tutarı üzerinden, sözleşme her yıl yenileniyor ise her yıl yıllık kira tutarı üzerinden ödenir.

5 - Bağ-kur primleri gider yazılabilir mi ?

III- BAĞ-KUR PRİMLERİNİN GVK AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ:

Gelir Vergisi Kanunu’nun safi ticari kazancın tespitinde indirilecek giderlere ilişkin 40.Maddesinde, teşebbüs sahipleri tarafından kendileri için emekli ve yardım sandıklarına veya sigorta şirketlerine ödenen emekli aidatı ve sosyal sigorta primlerinin, gider yazılmasını öngören bir hüküm yer almamaktadır.

Ancak; 1479 Sayılı Bağ-Kur Kanunu’nun 49.Maddesinin üçüncü fıkrasında, sigortalılarca ödenen giriş keseneği ve sigorta primlerinin vergi uygulamasında gider olarak gösterilebileceği hükme bağlanmıştır.

Öte yandan 08.03.1973 tarih ve 110 Seri No’lu GVKGT’de “Bağ-Kur kanunu uyarınca ödenen giriş keseneği ve primlerinin teşebüs sahipleri tarafından hesaplara gider olarak yazılması gerekmekte ise de, söz konusu Bağ-Kur giriş keseneği ve primlerinin doğrudan doğruya kayıtlara gider olarak intikal ettirilmesi halinde, özellikle ortaklıklarda her bir ortağın ortaklıktaki kar payının her zaman eşit olmayacağı, ödenecek giriş keseneği ve primlerin seçilen aylık gelir basamağına göre değişebileceği ve bu nedenlerle de safi ticari kazancın tesbitinde bazı güçlükler ve sakıncalar doğurabileceğı“ açıklandıktan sonra;

1- Bağ-Kur giriş keseneği ve sigorta primlerinin GVK’nun 89/1.Maddesi hükmüne paralel olarak, gelirin elde edildiği yılda ödenmiş olduğunun tevsik edilmesi (belgelenmesi) kaydıyla, mükellefler tarafından Ticari Kazançları Dolayısıyla Verilecek Yıllık Beyannamede Bildirilen Gelirden İndirilmesi, 2- Bağ-Kur Kanunu’nun kapsamına giren Serbest Meslek Erbabının, GVK’nun 68/8.Maddesindeki hükmüne dayanarak hasılatlarından emekli aidatı ve sosyal sigorta primi indirmemiş olmaları şartıyla, anılan kanun gereğince ödedikleri bağ-Kur giriş keseneği ve primlerini gider yazmaları gerekmekte ise de, yukarıda belirtilenler karşısında, bu kimselerinde Bağ-Kur giriş keseneği ve primlerini Serbest Meslek Kazançları Dolayısıyla Verilecek Yıllık Beyannamede Bildirilen Gelirden İndirmeleri Maliye Bakanlığı’nca uygun görülmüştür.

Ödenen Bağ-Kur primleri işletmeye değil şahsa ait olduğundan ayrıca vergiye tabi kazancın elde edilmesi veya idamesi arasında illiyet (nedensellik) ilişkisi bulunmadığından bu yönü ile gider yazılması yerine Yıllık Gelir Vergisi Beyannamesinde indirim konusu yapılması şahsi kanaatimize göre de doğru bir uygulamadır.       

 

IV- BAĞ-KUR PRİMLERİNİN KVK AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ:

Yukarıda yapılan açıklamalar Kurumlar Vergisi Kanunu’na tabi işletmelerin Bağ-Kur kapsamındaki ortaklarının ödemiş oldukları Bağ-Kur giriş keseneği ve primleri açısından da geçerli bulunmaktadır. Çünkü ödenen bağ-Kur primleri ile kurum kazancının elde edilmesi veya idamesi arasında bir illiyet bağı bulunmadığından ve tamamiyle ortakların şahsi ve sosyal güvenlikleri ile ilgili olduğundan bu ödemelerin şirket kayıtlarında gider olarak gösterilmeleri mümkün değildir. Elde edilen şahsi kâr paylarının menkul sermaye iradı olarak yıllık gelir vergisi beyanı ile beyan edildiği durumlarda bu primlerin beyan edilen gelirlerden indirilmesi gerekir. 1479 Sayılı kanunun 49.Maddesinin üçüncü fıkrasında buna engel bir hüküm yoktur.  Ancak Maliye Bakanlığı düzenlediği yıllık gelir vergisi beyannamelerinde sadece  Ticari,Zirai ve Serbest Meslek Kazançlarında bağ-Kur priminin indirimine müsaade etmektedir. Bu nedenle KVK’na tabi işletmelerin ortakları ödedikleri Bağ-Kur Primlerini elde ettikleri kâr payı gelirlerinin menkul sermaye iradı olarak beyanında indirim konusu yapamamaktadırlar. Uygulama bu haliyle 1479 Sayılı Kanun’un 49.Maddesinin üçüncü fıkra hükmüne aykırılık teşkil etmektedir. Bu nedenlerle yıllık gelir vergisi beyannamesinin ödenen Bağ-Kur primlerinin ticari, zirai ve serbest meslek kazancı dışında kalan diğer kazanç unsurlaından da  indirilebilecek şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.

 

V- SONUÇ :

            Uygulamada 1479 Sayılı Bağ-Kur Kanunu’nun 49.Maddesinin üçüncü fıkrasında yapılan düzenlemenin aksine ödenen Bağ-Kur giriş keseneği ve primleri gider olarak kaydedilmemektedir. (BKZ.GVKGT Seri No:110)            

Ancak; Ticari, zirai ve serbest meslek kazançları dolayısıyla yıllık gelir vergisi beyannamesi veren vergi mükellefleri beyan ettikleri kazançlarından ödemiş oldukları Bağ-Kur giriş keseneği ve primleri ile 1479 Sayılı Bağ-Kur kanunu’nin Ek:20.Maddesinin üçüncü fıkrasına göre ödenen sosyal güvenlik destek primlerini indirebilmektedirler.

Ödenen Bağ-Kur primleri işletmeye değil şahsa ait olduğundan ayrıca vergiye tabi kazancın elde edilmesi veya idamesi arasında illiyet (nedensellik) ilişkisi bulunmadığından bu yönü ile gider yazılması yerine Yıllık Gelir Vergisi Beyannamesinde indirim konusu yapılması şahsi kanaatimize göre de doğru bir uygulamadır.      

            Aynı gerekçe kurumlar vergisi kanunu’na tabi işletmelerin Bağ-Kur kapsamındaki ortaklarının ödemiş oldukları Bağ-Kur giriş keseneği ve primleri ile sosyal güvenlik destek primleri açısından da geçerli bulunmaktadır. Çünkü ödenen bağ-Kur primleri ile de kurum kazancının elde edilmesi veya idamesi arasında bir illiyet bağı yoktur bu nedenlerle de şirket kayıtlarında gider olarak gösterilmesi mümkün değildir. Elde edilen şahsi kâr paylarının menkul sermaye iradı olarak yıllık gelir vergisi beyanı ile beyan edildiği durumlarda bu primlerin beyan edilen gelirlerden indirilmesi gerekir. Ancak bunun için yıllık gelir vergisi beyannamesinin ödenen Bağ-Kur primlerinin ticari, zirai ve serbest meslek kazancı dışında kalan diğer kazanç unsurlaından da indirilebilecek şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.

 

copyright by sevgi